30 Mart 2015 Pazartesi

SEVMEK ÜZERİNE

sevmeyebilirsiniz
ama ne olur incitmeyin beni
Tuz basmayın kanayan yaralarıma
sökmeyin ağaçlarımı kökünden
fidanları çiçeğe durmuş,
kekik ve ıhlamur kokar,
.
.
beni sevmeyebilirsiniz
Ama ben sizi seviyorum.

o şahıs

Yanlış yollardı yürüdüğüm,
Yanlış duraklardı durduğum,
Herkes geldi,
Herkes geçti,
Bir sen gelmedin,
Bir sen geçmedin

Kalbim

Kalbim
Anlıyorum
Seviyorsun,
Özlüyorsun
Arıyorsun,
Bekliyorsun...
Kalbim!!!
Kır çiçeğim benim,
zümrüt yeşilim
Üstüne kış mı üşüdü senin
Niye gidiyorsun, nereye gidiyorsun ?
Beraber gelmedik mi dünyaya
Beraber gitmeyecek miydik
Kalbim!
Kaçıyor musun ?
A Kadir Doğan

13 Mart 2015 Cuma

İZİ

bir yaşam mucizesidir bu
yağmuru tatmamış filizlere benzer
kimileri gelir, kimileri gider,
sizde bilirsiniz belki, yada daha bileceksiniz
evet 
göreceksiniz elbet,
adamın sadesini, kadının kutsalını
hissedeceksiniz bedeninizde, omurgalarınızda
işte bu olsa gerek diyeceksiniz,
yaşıyorum,
yada ölmüşüm
kiminden iyi dost,
kiminden iyi yaren,
kiminin gelişi, kiminin gidişi güzel
kendini tamamlama, bir nevi erdemliktir bu
seni sana getiren, yada senden alıp götüren
upuzun bir yol,
sonu ta Araf'a kadar uzanan

GÖRECELİ

o kadar güzelsin ki be kadın
ancak o kadar olur,
kendimle olan kavgalarım,
yaşam içinde yalanlarım
geride bıraktığım ikili yıkıntılar,
bir gülüyorsun,
unutuyorum bunları,
tanrı yasak kılmadı ya sana gülüşü,
gülümse,
huzurum karanfil kokar.
o kadar güzelsin ki be kadın
bu işte bir yanlışlık var

SÖZÜM SANA

iman etmişim,
yapraklarını tek tek açmaya bir gün
kanatlarına kadar sokulup en ince yerinden öpmeye
ant olsun ki saçlarına dokunacağım,
inciteceğim en kalabalık yerinden korkularını,
ve bozulacak mahremim,
gözlerini koynumda arayacağım,
ant olsun ki sesini uzağımda değil
sana en yakın yerden duyacağım,
ve en güzel adak, kendimi sunacağım
gözlerimi zorlamaya başlamış cennetin
ha kapattım ha kapatacağım,
olmadık saatlerde çıkarsın karşıma
gece yarısı gibi
yada sabaha karşı,
bir hasretlik aklım kalmış,
ha öldüm ha öleceğim,
asırlar boyu süren bir gevezeliktir bendeki
ben cehennem sen cennet,
ben çirkin sen güzel
sen bile barışık, bir tek aynalar düşman
anla artık, sevdim
ha diyeceğim, ha diyeceğim

MEMLEKETİM

Ey aşk
Dilime yapışmış bir tek kelimeden ibarettin
Oysa senin yüzünden ne diyarlar terk ettim
Annem gibi sevdiğim memleketim
Adı geçse Derik'in ayrıldık derdim
Boşalırdı gözlerimden özlemler, gören olmazdı
Çok uzak bir şehirmiş gibi
Ulaşılması imkansız daha da
Oysa şuan iyiyim
Beklesin güzel şehrim, dönerim bir gün
Ey aşk,
Bir gün gelecek, dağlarına çıkıp o memleketin
Sana Gülüşümü haykıracağım

KAHPELİĞİN DANİSKASI

orospunun biri çıkmış, gökyüzünü ister
elinde kağıt kalem, yaz hadi yaz der
yakışıklı abilerimiz, güzel ablalarımız ve bir de çirkinler
ve kısmetime ne çıkarsa artık diyenler,
onlar sevişirlerken günün bu saatlerinde,
acep bu orospu benden ne ister,
piçin biri çıkmış, kelebeğini kaybetmiş,
tam aramaya çıkmış otobüsü kaçırmış
ha ordan ha burdan derken gelmişte beni bulmuş
fazla içmiş anlaşılan, durmadan elleri titrer
adam doğramış herhalde elinde uzun neşter
sirkeleme lan kızdırma beni der,
çoğu orospudur, çoğu piçtir insan oğlunun
kısasa kısas çoğaltmaktır tek derdi soyunun
çoğalmak bahane, sevişmek şahane,
iyi davranıp etkilemektir tek amaçları
güzel midir o orospu, yakışıklı mıdır o piç, bilinmez ama
nasıl yaşarsan yaşa, sonun da bir karış topraktır diye nasihat eder

senin yanın

sen özgürsen bende özgürüm,
hiç bir su tutamaz bizi artık yer yüzünde,
senin bu küçük aldanışlarınla,
kesişmiş yollarımız eski bir tren garında,
ve sen güzelsen ben de güzelim,
kalabalık kalırım senin yanında,
yalnızlığım korkudan değil,
kıt kanaat geçinip gidiyorum kendimle,
bir gelişin ancak zenginlik katabilir yaşamıma
yedi sülaleme yeten

ÖNCELERİ

Bir kuş uçmuş, kanat çırpmış ufuklara,
Ve bir bülbül ruhunu teslim etmiş
En ince yerinden kanamış sevdalar
Gidecek bir yer kalmamış besbelli
Elleri kolları bağlanmış, 
Yine vatansız kalmışlar,
Gurbet elde sevdalanmış onlar
Yaşama tutunmuşlar, ölüme inat,
Ah o sevdalar, düşten düşeli yoksul kalmışlar,
Kanadıkça içten içe uzamaya başlamış sokaklar,
Ve yağmurlarda ıslanmak kalmış onlara
Hiç hesapta yokken karşılaşmışlar,
Biri sevmiş, diğeri sevememiş,
Ve bu şekilde başlamış ilk ayrılıklar,
Gitmelerden hemen hemen önce

HAK

kimsesiz dağların canı cehenneme
onlar mıymış acısını en içten yaşayan,
adı bile geçmeyen tarihin atlasında,
kaç kelebek doğurmuş, kaç kuş konmuş dallarına,
bu kaçıncı çığlığıdır kuzucukların, 
kaç bahar geçmiş, onca acının ardından,
kimsesiz dağların canı cehenneme
benim dağ kesilmedi ki feryadım,
bir iğne ucu kadar yakındı oysaki,
gözleri yeni tırpan keskinliğinde,
ve o kokulu siyah kirpikleri,
gökyüzüne uzana kalmış gözlerimizin,
kıyısından bir çeşit mavi akar,
benim şu esmer yüzümün ardından,
işte budur en büyük acım,
derdim değil ki sivri tepelerin uğultusunu dinlemek,
kayanın fırtınayla olan uyumu, yada şu uçabilesi kuşlar
derdim yetiyor bana, hele ki bir daha onu görememek,
sesimi okşar, okşar usul usul,
sesim ait değilken artık, ara ara tanıdık gelir bana,
sevgilim, sular bile birbirini aldatır,
bir tek bulutlardır sadık olan gökyüzüne, belkide en büyük süsü
sevgilim, maruz gör zavallı öfkemi,
ölümden kaçarken gümbür gümbür,
hakkım olandır aşkın acısını yaşamak,

kırmızı

kar yağar gözlerini kapattığında bir insan
gelen ölümün kendisidir
sabahtan akşama dek, yağar durur kırmızı
suskun bir çığlık belirir birden, sessizliğin içinden
kar yağar aniden, kırmızı, kırmızı, kırmızı 
herkes bir kesilir ölümün gölgesinde,
herkes birdir, bir kesilir azrailin huzurunda
ferdi söner gözlerinin,
hangi gün ya da hangi saatte
sağır eski bir pişmanlık duyulur sonra,
sonra yağar yeniden,
kırmızı, kırmızı, kırmızı

gülersin

sevgilim
yad ediyorum seni
eline sağlık çok güzel gülüyorsun,
müsaade senindir,
gitme, kal
sevgilim,
yağmur yağıyor,
sanırım üşüttüm biraz,
sende yoksun ya ısıtacak kimse yok beni
olur da bir kavşakta karşılaşırsak eğer,
utanıp da konuşamasam da
gözlerin konuştursun beni
sevgilim
müsaade senindir
ama
ne olursun gitme, kal

A Kadir Doğan​

30 Ocak 2015 Cuma

devrim dediğin

Bir kadına benzer ki bir devrim
Gülünce sarı, dokununca siyah
Bir çiçeğin buram buram kokan esintisi gibi
Bedelini bile bile yasaklara meydan okuyan
Bir kadına benzer ki bir devrim
Bir rahmi var ki içinde canlar taşıyan
Bir kadına benzer ki bir devrim
Daha ne türküler söyleyecek bu yiğitler
Ruhu tam da can damarından vuran
O zaman ne güzel olurdu memlekette sevdalar
İncitmeden, kırmadan, dökmeden
Bir kadına benzer ki bir devrim
Adımlarının olduğu yollarda güven veren
Geçmişlerse o yollar mert yollar,
Onları ki hürriyetin ve adaletin koruyucuları
İşte budur onları senden benden ayıran

tren

şen şakrak uçuyor bir güvercin
o kadar güzel o kadar parlak
el yapımı, alın teri gibi işlenmiş boncuktan
ikide bir kaybolup gözükür, nereye gittiği belirsiz
git gel, git gel, sanırsın otobüs seferi
ve birde şu adam var, elleri ceplerinde yarı dalgın
ah şu adam, acaba bir kadına mı kızgın,
yaşam üzerine ne kadar da derin bir düşünceyle cebelleşir
hafif titrek bir ruh hali, hafif titrek bir beden
nasılda kayarcasına geçiyor şu sokaklardan
kahve içerken bir kadın sessiz sedasız, ben görürüm
yudum yudum götürüyor kahveyi, bitmesini istemediği belli
güzellik tanrıçası gibi, bir o kadar da çirkin
bir de şu tren var karşıdan kalkan
rengarenk vagonlarıyla şaşalı ve güzel, Harran tayları kadar
akın akın gidiyor yolcular, sanki son seferiymiş gibi
kimi iyi kimi kötü, kimi güzel kimi çirkin
kimi de dalgın sadece, dalgın o adam gibi
ah o tren o tren, ben hiç görmedim ki, nerden çıktı o tren

gerçeği

aslında sevmezdim diyorum omuzlarını onun
uzayıp giden saçları olmasa,
beline kadar kıvrım kıvrım
aslında sevmezdim onu ya,
her neyse...

gülme ciddiyim

güzelsin, kabul,
Gallicas gülleri kadar,
tam bana göre...
gülme,
ciddiyim,
boşuna harcıyorsun o gülüşü,
saklasana,
lazım olur,
bakarsın, ikram edersin,
demli bir çayın yanında,
gülme,
ciddiyim,
ciddi ol biraz
sustur şu şehri,
şu kuşları ve şunları da
yakın tut teninin duvarlarına
hadi uzat ellerini,
öpesim geldi,
tam da şimdi...
gülme,
ciddiyim,
ciddi ol biraz.
uykunu gördüm o gün senin,
yatışını, ama ne güzel
kıvrım kıvrım saçlarını
beline kadar,
gülme,
ciddiyim,
uyanışını gördüm,
hırçın, asabi, masum
yavru bir kedi gibi,
ama ne güzel,
ama ne güzel,
gülme,
ciddiyim,
ciddi ol biraz,

nasihat

bir selam, kıyametler kopara kopara getirir eski alışkınlıkları
yollara dökülen tütün ve katran kokuları hatırlatır
üşüyen çocuklar ve ölen kahramanlardan bihaber bir kış gününde
kimse hatırlamak istemez eski hatıraları, ki ilk hatırlananlardır nedense
herkes beyaz kışını yaşar, kız saçı bahar hep arka planda 
anılar biter artık, eski sevgi ölmüştür, zaten yaşamıştır yaşayacağı kadar
harcanacak vakit kalmamıştır yeni sevgilere,
ki tek istedikleri de sevilmektir günün birinde,
sorsan öldü derler, ölüler bir daha dirilmez,
bir ağaç aynı çiçeği açar mı tekrar tekrar
bir damla su aynı kaynaktan kaç kere akar
sorsan ne anlar çingeneler aşktan meşkten
sorsan o tabutu çoktan toprağa gömdüler,
çoban köpeklerinin sessizliği çökmüş üzerlerine
sorsan, ama sorma, nereye kadar, herkeste bir saçmalık bir tantana
sen bir daha sorma, bırak boğulsunlar beyaz kışlarının gölgesinde
artık göremezler ışıklar içinde dünyayı,
hatırladıkları tek şey ilk kez aldıkları bir demet çiçekten ibaret
ilk ve belkide son olandır hatırladıkları, ancak o kadarını alır kafaları
gözleri hep açıktır ama yoktur artık görebilecekleri bir şeyler
zordur inandırmak artık onları,
doğuştan kör birine renkleri anlatmak gibi, anlat hadi anlatabilirsen

beklenen

gelsen
sonsuz sevgimi sunardım,
azdan çok, çoktan çok daha fazla
sonsuz bir mutluluk değil,
gelsen
ruhumu ve tüm irademle beraber
komünal bir yaşama adardım, en ilkel biçimiyle
modern tutsaklık başkalarına kalsa
gelsen de
içimdeki burjuvazi ve parlamenter sistem çökse
bir sen olurum bir de ben,
dahası neyimize
gelsen
tüm politikacı ruhumdan arınsam,
iktidarı olsan bir anda kalbimin,
ne alabilirdim ki senden,
dilimi ve kimliğimi dayatmaktan başka
gelsen
ki gelmeni isterdim,
odur zaten ihtiyacım olan
ve bırak artık parmaklarım saçlarına dolansın
aklımdaki kış ısınsın, varlığımın perdesi açılsın
güneş görsün, arınsın küf kokusundan
sevinsin fukara...
gel kadınım, gel.

su

farz edelim ki sende bir su'sun
hiç dar alanda köpürür mü su,
kadehte nasıl, denizde nasıl,
ama ne güzel dalgalanıyorsun
farz edelim ki sen de bir kelebeksin
sol omzuma konuyorsun benim
ve aynı partiyi soluyorsun,
sevgime çobanlık et,
dudaklarıma bir gülüş ver,
ömrün uzun olsun,
farz edelim ki sen de bir perisin
gizli saklın olmasın
bilirim narin ellerin var
hadi gecelerime kadar sokul
minik ellerinle yüzüme dokun
utandır beni sabaha karşı,

dair

demli bir çay, elinde kağıt kalem,
cepte birkaç kuruş, ama hiç sıkıntı etmeden
ve bir paket sigara en iyisinden
aklımda da üstü başı düzgün,
güzel mi güzel bir kadın
anladım, bütün bütüne yok olmadım
çocuk oldum bir daha kendime,
dünya umurumda mı artık,
işte, yaşamak da bu olsa gerek

kısacık



mutlu muyum,belki
hüzünlü müyüm,biraz,
sevdim mi,sevdim,
özledim mi, tabiki
bitti mi, bitti.


A Kadir Doğan


3 Ocak 2015 Cumartesi

MEZOPOTAMYA'NIN ÇOCUKLARI

Bir söz verilmiş,ağlamak yersiz
Bütün ruhlar bir kez da iman ettim diyerek
Azrailin eli kolu bağlı çaresiz
Yakında ne güneşler doğacak bu şehirlere bir bilsen
Ne fidanlar yeşerecek betonlarında memleketin
Bahar kokusu saracak pencerelerin dibini, 
Perdeleri kapalı tutmak da neymiş, gereksiz
Çünkü bir dağ zirvesi gibiydir umut
Bitmez tükenmez bir varoluş kavgasıdır
O yaşamın ta kendisidir aslında, birazda küfür gibi, su gibi
Körpecik bir kuzu taptaze bir yıldız
Bize vatandan bahsetmesinler artık yalan
"Devrimin kendisidir onları bu kadar dizginleyen"
Mezopotamya yürekli çocuklardı çünkü onlar
Aşkı da özlemi de en iyi onlar bilirler,
Bedenleri özgürlüğe aşık, bakışları ateş
Her birinin ayrı ayrı bir duruşu var, sana bana sırdaş
Nasıl da süslemişler hayallerimizi,

A.KADİR DOĞAN

ÇÖKÜNTÜ

Ağır gelmiyor hiçbir şey
Biraz dilim kuruyor o kadar
Yavaş yavaş sallanır zaten zaman
Çöker karanlık, bir türlü başlamaz gece
Bak o kadar uzun uzadıya yazmaya da gerek yok hani
Bir kaç kelebeğim olsun
Birini avuçlarına bırakayım
Anlarsın...


A KADİR DOĞAN

O KADAR

Ey gök,
Ey en uzaktaki kutup yıldızım benim,
Rengarenk güneşim, ay çiçeğim,
Hatırladığım çok şey var,
Ya da henüz unutamadığım,
Gözlerini mesela,
Ellerini, avuç içlerini,
Dudağını mesela,
Tepeden tırnağa
Benim zavallı küçük kelebeğim,
Dışarda kar var,
Cehennemi de gördüm, cenneti de
Sen çok yaşa,
Şimdi kimler öpüyor senin dudaklarından
Kimler avuç içlerine dokunuyorsa,
Sen söyle,
Yağmur olup yağayım üzerine
Benim deliliği seven sevgilim
Sanma ki akıllandım,
İnan ki ben halen aynı deliyim
Durgunluğuma bakma sen
Az biraz hüzünlüyüm sadece
Sadece,
O kadar

DURAK

Bir otobüs durağında karşılaştı iki kişi
Önceden tanışıyorlarmış gibi hissettiler
Göz göze geldiler,
Sonra tanıştıklarını hatırladılar
Biri mutluydu aslında,
Diğeri biraz yorgun,
Doğmamıştı üzerine henüz sabah güneşi
Arkadaşlarmış gibi selamlaştılar,
Sonra tekrar göz göze geldiler,
Hatırladılar geçmişi,
Biri baya ağladı,
Öbürü sadece biraz yorgundu, umursamadı,
Selamlaştılar, tokalaştılar, uzaklaştılar
Ayrıldılar işine gücüne gitmek için
Dönüp dönüp bakıştılar,
Tekrar tekrar bakıştılar,
Ve sonra tekrar unuttular birbirlerini

YAĞMUR

Bir yağmur yağar inceden inceye
Yüzümden ayak parmaklarıma kadar, üşümem
Gözlerimin içi ısınır, ter kokar yüreğim,
İçimden esmer bir kız ölür göremem
Erir tükenir su, yağmur olup yağar üstüme, utanırım
Bilmezler, korkarım açlıktan, sefillikten,
Hele ki doyuramamaktan göz bebeklerini onun
Ne dengbejler yeşerttim kalbimin küçük odalarında
Ne kadar kaval katlettim, ah bir bilseniz
Gül kokusunun onda yarattığı heyecan
Saçlarının rüzgarda savrulup yüzüme yapışması gibi
Ne nevrozlar yeşerdi bedenimin ücra köşelerinde
Ne esmer yüzlü kızlar sevdim zümrüt yeşili gibi
Şimdi bütün sevgililerimi kağıt mendil satan çocuklara bırakıp gidiyorum,
Ve kendimle gurur duyuyorum,
Ne garip değil mi

YENİK

Düştük yenildik
Ne hayalleri peşinden koşan çocuklar
Ne de bir bardak suyduk, hep ayrı yataklara aktık durduk
Parmaklarımız hep kör düğüm
Yüzümüzde hüzün pınarları
Yenilgiye giden kaldırımları seke seke geçtik
Hep iki büklümdük
Hep iki büklüm durduk, hamallar gibi

SEVGİLİNİN ARDINDAN

İsterim güneş batıdan doğsun,
Rüzgar aksın bugün, hiç susmasın
Bilirim ki mum yeşil, mızrak kırmızı
Bin değer yaratmış emek
Elimden kaymış tutamamışım bir masal gibi
Çiçekler şimdi ne renk
Kör olmuşum, görememişim
Elimden kaçmış bin emek, tutamamışım
Su gelip alsın seni, çırpınmasın artık gece,
Dilimde bir acı duyu, haydi bana bir çiçek ver,
Ben bakayım ona bir ömür boyu
Zaman bir dilimse sensizlik büsbütün
Hadi beni sevdiğini söyle, öldürme beni
Sıcak iklimlerden bir mevsim beğen,
Herhangi bir şeyler beğen, mavi olsun renkleri
Haydi çabuk ol, topla şu valizi, besle şu kuşu
Haydi çabuk ol, bir bardak su ver bana, kurumuşum
Haydi çabuk ol
Bir bakmışsın ben yokmuşum
Ezilmişim, bitmişim, tükenmişim,
Bana bir umut ol
Nasıl yağacaksa yağsın kar
Al gözlerimi bitir, ellerimi sakla
Düşürme beni elin diline,
Hasretim sana, bağırsam bağırsam duymassın
Çağırsam gelmessin, hasretim sana
Beni bu kadar umutsuz koyma
Gün gelir, bakarsın bir düş olmuşum,

14 Aralık 2014 Pazar

DENİZ KADAR MAVİ KADIN

Gene bir kadın isterim çevremde
Katlarım gökyüzünü minik minik parçalara bölerim
İnce gövdesinin üzerine ter ter serperim, avuçlarımdan boşalırcasına
Bir kelebeğin kanatlarına çarpan onca şey var mesela
Ve bir polen tanesi kadar yalnız hissederim kendimi
Çevremde bir sürü arı, yokluğumu fark edebilirler ancak
İçimden gelmez onları görmek, göresim yok
Yine kuğularla oynayasım var ve bir de çocuk olmak
Bir sen ve sensizlik, onun da artık bir anlamı var,
Gene bir kadın isterim çevremde
Mutluluktan başka bir vaadi olmayan, parklarda koşabilecek
Bir kadın isterim gözleri derya, deniz kadar mavi
Elleri, avuçları kehribar kokusuna doymuş
Hele bir de güzel bir boynu varsa, oh ne ala
Ben gene bir kadın isterim çevremde
Açlar, araçlar yokken o sokaklarda hınca hınç sevişebilecek
Sokak lambalarının yada çıkmaz sokakların tenhalığında
Hele ki bir de yağmur yağıyorsa, oh ne ala
Bir git bir gel, olmaz ki, utanıyorum artık,
Tin tene hasret, tin tene doymamış,
Tinin kafası karışık, tin utanır olmuş o tenden artık,
Gene bir kadın isterim ki çevremde
İnce belli olsun, her gülüşüne bir ben sırdaş kalayım,
Hele ki yar demişsem başka şehirlerde geçinmek zor olsun

UMUT

ne çok yalan söyler olmuşuz,
boyun bükmek umursamazca,
göz kapaklarımıza mı güvendik o kadar,
ellerimiz mi kirliydi kalplerimiz mi kara,
biz ne çok umut vermişiz,
ve biz ne çok umut almışız onca zaman,

1 Aralık 2014 Pazartesi

PERDELER

Çırılçıplağım sevgili
Onca renk arasından seçmişken seni
Ve sen denizimin nadide çiçeği
Seni görememek ne kadar acı
Terlemiyor avuç içlerim
Ve hep sabit kaldı ses tonum
Hüznün en görkemli halini bulmuşum
Kapıyı yavaşça aralıyorum
Usulca süzülsün kokun
Kaybetmekten o denli korkar olmuşum
Bekle,
Pencereleri kapatayım,
Perdeleri indireyim bir bir,
Ürkmeyesin diye,
Uçmayasın diye,
Seni rehin alıp gözlerime hapsedeyim


A. KADİR DOĞAN

25 Kasım 2014 Salı

ANLADIM

Alıp giden bir buluta sorarım, yok der dönüşü olmaz bu işin
Ancak bir yağmur damlasından kucak açarmışsın bana
Hafif bir esintiyle birlikte yüksek bir engele karşı
Bir tek damlasında da olsaydı hani,
Daha yüzlercesinde aramam gerekiyormuş seni
Yani seni bana öyle anlatır, gerisini bilemem
Bende yalancısı olurum, o geçip giden bulutun
Sık sık sorar oldum seni; havaya, buluta, suya
Hepsinde de aynı cevap '' dönüşü yok bu yolun ''
Ha birde gecesi var bu işin, bir de aynası sazlıkların
Ve tel örgüsü, narin, senin saçların gibi
Güneş alevi gözlerin, elma kırmızısı dudakların
Yani anlayacağın bir de gecesi var bu işin
Bir de dönüşü olmayan bir sesin
Biraz fazla içmişim, sarhoş olmuşum bu akşam
Gece uzun, daha içerim, para da lazımdır elbet
Neden hep bir adım gerinde yürüdüm ki onca yolu
Bunca kadın, bunca kadınla, bunca yol hepsi küçük
Ama bende küçüğüm yavrucağım büyümedim ki
Dinim imanıma karışsın büyürsem şayet
Dinim imanıma karışsın unutursam seni

A. KADİR DOĞAN

12 Kasım 2014 Çarşamba

SEVGİLİ

Anlıyorum gitmeliydin,
Çay sözün vardı başkalarına
Yumurtasını kaybetmiş milyon leylek içinde
Sen yüzümü alıp bir kuytuya saklarken
İçimdeki haylazdan ödün vermezdim hiç
Komşu çocukların gürültülü oyunlarından bahsedilen o dönemde
Bu son gidişin aklıma konuk olurdu
Bir anda kendimi istasyonlarda bulurdum
ve tüm sırlarımla alır seni cebimde saklardım
Her ne kadar iyi geleceğini düşünsem de deniz ve hava
farkına varırım yavaşça,değerin de ancak bir yere kadar
Şükrediyorum sana ve aradan geçen onca zamana
Anılarını her ne kadar atamadıysam da gökyüzümden
Sorumluluk almayı öğreniyorum, akıllanıyorum,
Yetemedik sanıyorum birbirimize,hep eksik mi kaldım ne
Zaten kargaların o ciyak sesini de hiç sevemezdim
Basma kalıp şarkılar dinleyip hüzünlenmek saçma olurdu
Sanırım seni şimdi anlıyorum, gitmen gerekiyordu
Aratmıyor yokluğunu senin yalnızlık
Onca kargaşanın arasında kalkıp bir de seni düşünmek
Delirmiş gibi bir şehirden başka bir şehre koşarken ben
Bir türlü memnun edemediyse de başka kadınlar
İnan ki yokluğunu da arattırmıyorlar
Dokunduğunu hisseder gibi olurum bazen
Kadıköyde bir vapura binmeye yakın
Beni izlediğini görüyorum, semsür de bir parka oturduğum an
Dilberler sekizinde ıslanmak seni sevmekten iyi
Şimdilik sen kuşlarını seyre dal, ve çay koy sevgili
İki üç yıl sonra görüşünceye dek


A.KADİR DOĞAN

5 Kasım 2014 Çarşamba

İNATLAŞMAK

Herkes ölülerini toplasın delikanlı baharın ardından
Korkak suratlarıyla kaçamak bakışlarıyla
Soğuk sularda boğulsa kabuk tutan insan oğlu,
Islak tenlerde bir demet huzur varsa ancak
Ben seni mutlu etmeye geldim
Haydi atlı karıncalara binelim
Yada kırlara uzansın ellerimiz
Evrenin herhangi bir gecesinde yada sabahında
Uyandırmayalım apartman sakinlerini
Sessizce geçelim kapılardan. Ürkmeden ürkütmeden
Parmak ucuyla, sarmaş dolaş
Haydi durma insanoğluna inat
Sevişelim en bereketli döneminde senin
Ona kalsa daha vakit var, halihazırda namaza durmuşken insanlar
Haydi durma öp beni
Haydi durma tanrıya inat


A.KADİR DOĞAN

2 Kasım 2014 Pazar

HEY

Kalk ölümle yaşam arasında duran
Kalk evreni yeniden yarat
Aynı zamanda, herhangi bir yerde
İki kişi arasında, iki ordu arasında
Yada iki kıta, şayet geri gelmiyorsa zaman
Gelecek güzel günler için seviştik
Biz toplumcuyuz, biz 'ilke' ciyiz
Kırk kuşak geriye gitmiş
Kırk kuşak öncesinin sevdalılarıyız biz
Geliyoruz, geliyoruz
Akın akın geliyoruz hey!


A.KADİR DOĞAN

31 Ekim 2014 Cuma

AMENNA

Benden uzak ne varsa al götür
Şu deniz, şu kuşlar, şu hava
Deniz fenerleri ay ve dünya
Benim kendime yeten ucuz bir özgürlüğüm var
Ve cebimde hiç eksilmeyen sigaram
Ve kalemim, ve defterim, daha neler neler
Akan bir kanım var, atan bir kalbim
Bütün iç organlarım, gözlerim, ellerim
Ve daha neler neler, geriye kalan ne varsa al götür
Bir şehir var ben orada yaşarım
Akşamına herkes sinsi
Pencereden pencereye atlarken mutluluk
Benimse payıma dar sokaklar düşer
Ve bir de şu mavilik
Tanımam etmem yabancısıyım buraların
Mavilik iyi ama
Bir kaç kelime ettiriyor adama
Herkesin elinde saat, hafif telaşlı
Koşuşturup dururlarken iş yerlerine
Ben alır başımı dağlara kaçarım
Yada ona benzeyen herhangi bir yere
Çünkü alışamam kapı önünde sakız çiğneyen kadınlara
Bir zaman sonra bu şehre de alışamam, biliyorum
Alıp gidesim gelir gene
Bir matrağa dönüştüm bu aralar
Nasıl olsa giderim.
Yolculuk nereye diyen olacaktır umursamaz tavırlarla
Fark eder mi. Nereye olursa
Çünkü biliyorum
Alışamam kapı önlerinde sakız çiğneyen kadınlara
Birde ancak cumadan cumaya camiye akın eden şu adamlara
İyisi mi
Bana uzak olan ne varsa al götür
Köprüler, kiremitsiz damlar, yaban çiçekleri
Haritaların herhangi bir yeri
Sarı yeşil evler, yanıp sönen ışıklar
Buğulu cam kenarları, iki de bir baş ağrıtan şu hüzünler
Bir  bardak su yeter bana, amenna
Ve birkaç yaprak defter, amenna
Böylece karşılaşabiliriz günün birinde
Tarihte bir gün
Herhangi bir gün

26 Ekim 2014 Pazar

BENCE

Uyudum, uyudum
Haftalarca, günlerce, saatlerce
Geceler buraya dedim de kimler gelmedi buraya,
Gözlerini ateşin içinde görsem tapasım gelir
Ve sesini duysam ölesim 
Yani aylarca, yani haftalarca, yani günlerce
Mutluluğunu görürüm susasım gelir
Yani asırlarca, yani yıllarca, yani aylarca
Sonra anlarım da bu işin bir sonu yok
Bittiğini sanıyorsun sonra, sonra bitmiyor esasında
Yani onca, yani sence, yani bence
Karanlık iner gözlerin gelir
Karanlık gider gözlerin
Bir garip tadı kaldı damağımda
Tabi, tabi en başta sen gelirsin aklıma
Sonra kaygı, sonra hüzün, sonra özlem
Sonra mı? sonra tabi alıp gidesim gelir,

A.KADİR DOĞAN

25 Eylül 2014 Perşembe

HEY ÇOCUK

Haydi çocuk
Rüzgara karşı oynamaya gidiyoruz
Ellerimi tut
Gözlerimizle süzelim güzellikleri
Kayıp şehirler bulup çıkaralım ortaya
Salıncaklar kuralım
Yosun kokan göl kenarlarına
İp atlayalım seninle yalnız
Ter koksun tenlerimiz
Ve şükredelim şu kadınlara


A.KADİR DOĞAN

27 Haziran 2014 Cuma

GECEYE DOĞRU

Şimdi her şey daha net, daha sade
Yıldızlar arasında gezinen sincapları görebiliyorum.
Ve artık duyulabiliyor uzaklardaki şelalelerin şırıltısı,
Rüzgar kudretli, rüzgar güçlü,
Kulağımın hemen dibine fısıldıyor şarkıları,
Aramızda dostça bir yakınlık oluşuyor,
Ve sonra, sonra bunun adı aşk oluyor işte,

Şu bulutların içinde bir giz saklı,
Şu dingin havanın içinde,
Ve orda ve burda, neler neler saklı şu damarların içinde
Artık dağlar bile baş edemez, çözemez gözlerin gizemini,
Uzaklardaki okyanusları görebiliyorum,
Ve martıları, ve balıkları

Yavaş adımlarla ilerliyor adamın biri,
Asırlık bir çınarın ölüme yüz tutmuş hali,
Adam tesbihiyle daha ihtişamlı, daha gösterişli,
Benim gibi alt tabaka işçi sınıfı o da,
Benim gibi akşam ne yiyeceğinin derdinde,
Midesi açlıktan ölürken elleri lüksü yaşar,
Sallar sallar durur kehribar taşını,
Bir aşağı, bir yukarı,

Az sonra yıldızlar gülümsemeye başlayacak,
Ve mesaisi başlayacak karanlıkta gezinmeyi sevenlerin
İnsanlar ölecek, ve yeni bir evren fışkıracak fırından,
Her yıldızına adlar kondurulacak,
Ve birazdan kavgalar olacak,
Eski aşklar son bulacak, taptaze aşklar başlayacak birazdan,

A.KADİR DOĞAN

18 Haziran 2014 Çarşamba

ACI KAVHE

Darmadağın bir mevsim var ortada
Ve darmadağın bir bahar
Keşke diyorum bazen
Gök yüzünde sadece kuşlar uçsa
Yer yüzünde sadece sen ve ben
Her yer karla örtülse alabildiğince
Keşke diyorum bazen
Tüm hastalıklar ölse
Biz seninle tek katlı, tek gözlü bir ev yapsak
Tek penceresinden baksak mum eşliğinde
Bahçesinde karanfil yetiştirdiğimiz
Öpüşsek durmadan acı kahve eşliğinde
Ağzımız tatlansa

A.KADİR DOĞAAN