16 Nisan 2014 Çarşamba

Victor Hugo




Neler mi istiyorum?


Neler mi istiyorum uyaninca her sabah Ne bahardan bir nese, ne de yazdan bir cicek Siyah, siyah cok siyah kadife kadar siyah Bir sacin buklesini bana kim getirecek
Neler mi istiyorum gurbette aksamlardan Ne ruzgardan bir buse, ne de bir pembe kelebek Derin, derin cok derin, ufuklar kadar derin Bir cift gözün rengini bana kim getirecekSöylesem Söyleyebilsem Ah Derdimi
söylesem ah söyleyebilsem derdimi mehtap bir gecede açabilsem sana kalbimi göreceksin seninle dolu desem, diyebilsem ki seviyorum seni çılgınca aşığım sana ama demem, diyemem çünkü aramızda dağlar, denizler ve benim o kahrolası gururum var bu böyle sürüp gidecek sen, seni sevdiğimi bilmeyecek, öğrenmeyeceksin ben her gece yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim sana asla... çünkü aramızda dağlar denizler ve benim o kahrolası gururum var

Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı? Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı? Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır? Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı? Hırsızlık; para, malmı çalmaktır? Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı? Solması için gülü dalından mı koparmalı? Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı? Öldürmek için silah, hançer mı olmalı? Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?Judith Gautier'e
Ölüm ile güzellik iki şeydir çok derin Karanlık verir biri, diğeriyse gökmavi İki kardeş çok korkunç, ve de bol, gür, verimli İçerirler bilmece, aynı zamanda gizi.
Ey hanımlar, ses, bakış, siyah sarışın saçlar! Cezbediniz seviniz, parlayınız durmadan Ey inciler denizde dalgalara karışan! Karanlık ormanlarda, ey parıldayan kuşlar!
Judith'le kaderimiz birbirimize çok yakın Sanılacaktı görsek, yüzümüzde ve sende En büyük uçurumlar görünür gözünüzde,
Farkındayım tinimde yıldızlı ummanların; Her ikimiz komşuyuz, sizinle gökyüzünde, Siz ki çok güzelsiniz, bense çok ihtiyarım.Keder Sana Yakışmıyor
Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli, Ellerin güzelliğini kaybetmiş nasırdan, Hüzün rengi almış saçlarının her teli Gözlerine gölgeler düşmüş kahırdan, Gözlerin ki, gördüğüm gözlerin en güzeli Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli
Böyle mahsun kederli değildin eskiden Fıkır fıkır gülerdi gözlerinin içi Dudakların nemliydi sevgiden, arzudan Yapraklarına çiğ düşmüş karanfiller gibi Baygın kokusuna anılarla beraber giden Böyle mahsun kederli değildin eskiden
Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar Ağlamaktan mı karardı gözlerin Bir zamanlar göz yaşını sevmezdin Şimdi neden yaşardı gözlerin Hasta mısın, yorgun musun neyin var Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar
Arzular vardır bilirsin anlatılamaz Eskisi gibi kalsaydın ne olurdu Taptaze, ıpılık kar gibi beyaz Keder sana yakışmıyor gül biraz Arzular vardır bilirsin anlatılamaz.
DianaBahçelerde koşardık kiraz toplamaya Paros mermeri gibi güzel ak kollarıyla Ağaçlara tırmanır, dalları eğerdi. Yapraklar ince ince ürperirdi rüzgarda. Ak gerdanı güneşle, gölgeyle dalga dalga Al meyvaya uzanırdı incecik parmakları. Kirazların her biri bir ateş damlasıydı. Ardısıra çıkardım; bacağını açarken Tutuşan gözlerime usulca 'susun! ' derdi Sonra şarkı söylerdi. Bazen ak dişlerinde türkü yerine meyva -Tıpkı o güzel erden, o yabanıl Diana- O güzelim ağzıyla kiraz sunardı bana. Dudağımda, konarken, bir sevda gülücüğü Düşürürdüm kirazı, alırdım öpücüğü...

Dilenci

Sen, hergün köşe başlarında Yırtık urbanla kirli ellerinle Avuç açan, sefil insan.
İnan yok farkımız birbirimizden. Sen belki tüm yaşamınca dilenecek; Beklediğin beş kuruşu biri vermezse, Ötekinden isteyeceksin.
Ama ben, tüm yaşamım boyunca Tek bir kez dilendim, Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim. Öylesine boş öylesine açık kaldıki elim, Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.



Veni, Vidi, Vixi
Değilmi ki o derin acılarımla şimdi Buna destek olacak tek bir kolda yoksunum Ve çocuklara bile zorlukla gülüyorum Ve açmıyor içimi çiçekler renkleriyle Anlamalıyım artık: yaşadın yeterince!
Değilmi ki ilkbahar kuşatınca her yanı Doğayı şenlik yerine çevirdiğinde tanrı Bu görkemli sevdaya aşksız bakıyorum Değilmi ki gün-gece ışıktan kaçıyorum Duyarak o en gizli kederi herşeydeki
Değilmi ki ruhumda umudum yenik düştü Değilmi ki bu güller, kokular mevsiminde Sevgili kızım benim, içimde, ta derinde Yalnız senin yattığın karanlığa özlem var Mademki öldü kalbim, yaşadım yeterince!
Yeryüzünde yükümü tek bir gün reddetmedim Arığım işte orda, burda başak demektim Yumuşadım gitgide, yaşama gülümsedim Ve yaşamın o büyük, dipsiz gizi dışında Dimdik durdum ayakta, kimseye eğilmedim
En iyisiyle yaptım yapabildiklerimi Ne çok uykusuz kaldım, ne çok hizmet götürdüm! Sonra acılarıma güldüklerini gördüm Nefretlerine hedef seçildikçe üzüldüm Anarak çalışıp çektiklerimi
Tek kuşun uçmadığı şu dünya sürgününde Öyle bezgin, ışıksız, ellerimin üstünde Diğer tüm kölelerin alayları içinde Taşıdım ağlamadan al kanlara bulanıp Koparılmaz zincirden payıma ne düştüyse
Şimdi bakışlarımın ancak yarısı bende Ötesi darmadağın acılı gömütlerde Dönüpde baktığım yok çağıran olsa bile Sersemlik ve sıkıntı yüklü bir uykusuzum Hiç gözünü kırpmadan kalkmış şafaktan önce
Miskin karanlığımın orta yerinde şimdi Yanıt vermeye bile gönül indirmiyorum Canımı sıkıp duran o en günücü ağza Ulu Tanrım gecenin kapısını aç bana Ki çekilip gideyim, dönmeyeyim bir daha
Bu Çiçek, Senin İçin
Doruktan senin için kopardım bu çiçeği O sarp bayırdan hani, suya iner eteği Kartalın bildiği yalnız ve yaklaşabildiği Sessizce seprilmişti kayanın çatlağında. Gölgeler yıkıyordu burnun sağrılarını Açıkça görüyordum: bir yengi alanında Nasıl kızıl ve parlak bir utku anıtı Olanca görkemiyle bir anda kurulursa İşte tıpkı öylece Güneşin gömülüp gittiği yerde gece Bulutlardan bir tak yapıyordu kendine. Yelkenliler bir bir erirken uzakta Birkaç çatı eğimli bir vadinin dibinde Parlayıp görünmekten ürker gibiydi sanki. Sevdiğim, senin için kopardım bu çiçeği! Evet, rengi uçuk ve koku yok tacında Çünkü kökü dağların bu çetin yamacında Yalnız su yosununun acı tuzunu içmiş. Dedim ki: garip çiçek, şu tepenin üstünden Bulutların, yosunun ve teknenin gittiği Uçsuz bucaksızlığa yolcu olmalıydın sen. Git öyleyse bir kalbin Herşyeden daha derin uçurumunda dağıl Başka bir acun olan o göğüste sol artık Göğün seni sular için yarttığı besbelli Ben'se Sevda'ya adadım işte seni! Rüzgar birbirine katıyordu suları; Yavaş yavaş silinen Belirsiz bir ışık kalmıştı yalnız günden Ah! nasıl acılıydım ve nasıl da derinden! .. Düşler içindeydim ve kapkaranlık Gece Sonsuz titreyişlerle doluyordu içime.
AH, BEN UYKUDAYKEN SEN BAŞUCUMA GEL

Ah, ben uykudayken sen başucuma gelsen, Petrarca'yı ziyaret ettiği gibi Laura'nın, (1) Değse bana nefesin tam yanımdan geçerken, İşte o zaman birden Aralanır dudağım! Kaç zamandır tutsağı karanlık bir hayalin, Bitmeli mi bu rüya? Şu kederli yüzüme, Bir yıldız gibi doğsun senin o gözlerin, İşte o an düşlerim Aydınlanacak yine!
Bir kıvılcımın uçuştuğu dudaklarıma Tanrı'nın arıttığı o aşk parıltılarına, Bir öpücük kondur, melekten kadına dön, Ah o zaman ruhum Uyanır uykusundan!Kadına
Eğer kral olsaydım.! Çiğneyerek tahtımı Memleketin halkını dizlerine sererdim. O kuvvetli hükmümle bütün tacı tahtımı Bir tek bakışın için sana feda ederdim.
Eğer Allah olsaydım.! O heybetli, o derin Kainatın, semanın, denizlerin, her yerin İrademin önünde eğilen meleklerin Sevgilim bir busene hepsi senindir derim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder