Utanacak değilim. Tanrı beni kendi
suretinde yarattı" diyordu Boy George açılma albümü olan
"Cheapness and Beauty?de. Üstelik bu yıllar önceydi. Peki siz gay
ve lezbiyenlerin son zamanlarda mı çoğaldığını düşünüyorsunuz?
"Metroseksüel erkek" kavramı dilimize yeni düştü diye kadınsı
yönünün farkında olan erkeklerin ve tarzı "normal"e göre daha
sert olan kadınların sayısının son yıllarda mı arttığını
zannediyorsunuz? Öyleyse çok yanılıyorsunuz. Çünkü gay samuraylar, Çin'li
"şeftali yiyenler", lezbiyen denizciler, çok cinsiyetli
Amerikan yerlileri, dolunay şahitliğinde seks ayinleriyle Afrika kadın
evliliği gelenekleriyle dünyamız, modern fantezileri gölgede bırakacak
bir seks tarihine sahip. "İçkili bir toplantı. Konu, bu tür
toplantılarda çoğu zaman olduğu gibi seks. Komedi oyunları yazarı
Aristophanes, çevresindekilere cinsellik hikayelerinin ortaya çıkışını
anlatıyor: 'Başlangıçta üç cinsiyet varmış; erkek, dişi ve hermafrodit.
O zamanlar insanların görünüşleri çok farklıymış. Vücutları
yuvarlakmış, dört kolları ve bacakları, iki yüzleri ve iki cinsel
organları varmış. Ama bu insanlar çok güçlü oldukları ve tanrıların
iktidarını tehdit ettikleri için Zeus hepsini tam ortadan ikiye ayırmış
ve her bir yarının diğeri için özlem duymasına neden olmuş. Böylece
başlangıçta hermafrodit bütünün bir dilimi olan erkek kadınları, kadın
ise erkekleri çekici bulmaya başlamış. Başlangıçta kadın olan bütünün
dilimi olan kadın kadınlara, başlangıçta erkek olan bütünün dilimi olan
erkek ise erkeklere yakınlaşmak istemiş." Bu hikaye,
Platon?un"Şölen" adlı eserinde anlatılıyor. Bu eski eserde
tabii ki "eşcinsel"ya da "transgender" gibi
terimler kullanılmıyor; ama bunlarla ilişkili olgular insanlığın kendisi
kadar eski. BEDEN BENİM, SANA NE OLUYOR? Sanayileşmiş kuzey ülkelerinde
birkaç yüzyıldır "cinsel çeşitlilik hakkı" için yasal
düzenleme çabaları arttı. Ama sonuç "normal"denilen
heteroseksüellerle; "anormal", "sapık" ya da
"sapkın" denilen eşcinseller arasında keskin bir ayrım oldu.
Artık direnme yönünde dünya çapında bir hareket var. Londra'daki South
Bank Üniversitesi sosyoloji profesörü Jeffry Weeks, cinsel çeşitlilik
açısından günümüzde asıl değişenin tarih tarafından sürekli olarak
susturulanların bir patlamayla ortaya çıkışları olduğunu söylüyor:
"Marjinalleştirilenler, her yerde eşitlik ve adalet istiyorlar.
Önyargılara, ayrımcılığa, homofobiye ve baskılara karşı
koyuyorlar." İçinde bulunduğumuz "paradokslar çağı"nda
seksüel tercihler konusunda ciddi bir karmaşa var. Kesin olan tek şey
ise yüzlerce yıldır farklılıkları nedeniyle zulme uğrayan gay?ler,
lezbiyenler, biseksüeller, travestiler, transseksüeller,
transgendered?ler, hadımlar, interseksüeller, hermafroditlerden oluşan
cinsel çeşitliliği kabullenme zorunluluğu. Çok değil; daha 10 yıl önce
eşcinsellerin bile "varolmadığının" iddia edildiği Güney
yarıkürede ve zengin ülkerde sesi yükselen transgender hareketi, kadın
ve erkekten oluşan ikili biyolojik ve toplumsal cinsiyet sistemini
sorguluyor. Metis Yayınları?ndan çıkan "Cinsel Çeşitlilik/
Yönelimler, Politikalar, Haklar ve İhlaller" kitabının yazarı
Vanessa Baird?in derlediği araştırmalara göre çok cinsiyetlilik tarihi,
oldukça derin. Örneğin Kenya?nın Mombasa kentinde zengin müslüman
kadınlar arasında; devrim öncesi Çin?de vejetaryen rahibe
topluluklarında; Gana, Lesotho ve diğer Afrika ülkelerinde kadınlar
arası evlilik geleneklerinde ve Avustralya Aborjin topluluklarında çok
cinsiyetli gelenekler yaygın. Nedimesi Sarah Churchill?le uzun süreli
ilişki yaşayan Britanya Kraliçesi Anne; sevgilileri arasında Marlene
Dietrich ve Greta Garbo da olan İspanyol sosyetiği Mercedes de Acosta
gibi ünlülerin geçmişleri de çarpıcı örneklerle dolu. ANTİK YUNAN?DA
SEKS KODLARI Antik Yunan kültürü, mitolojilerdeki çok cinsiyetli
hikayeleriyle bir fenomen. Örneğin baş tanrı Zeus, yakışıklılığının
yanı sıra güzelliğiyle göz kamaştıran Ganymedes?e düşkünlüğü nedeniyle
biseksüel olarak tasvir ediliyordu. Milattan sonra ikinci yüzyılda
Roma?da yaşayan Yunanlı doktor Soranos?un yapıtlarının çevirilerinde
"tribade" denilen kadınlardan söz ediliyor; "Bunlar iki
tür seks de yaparlar. Ama kadınlarla ilişkiye girmeye erkeklerle
olduğundan daha heveslidirler." Başka ilgi çekici bir alıntı
Artemeidorus Daldianus'tan: "Bir erkek için daha zengin ve yaşlı
bir erkeğin içine girmesine izin vermek iyidir; çünkü böyle erkeklerden
almak geleneklere uygundur."Plutarkhos ise "Sevgi Üstüne
Diyalog"da şöyle diyor: "İnsan güzelliğine aşık olan, erkek
ve kadınların aşk konusunda giysilerinde olduğu kadar farklı
olduklarını düşünmez. Her iki cinsle ilişkiye tamamen ve eşit derecede
eğilimli olur." Klasik Arap eserlerinde eşcinsellere sık sık
tarafsız bir biçimde ayrı bir insan tipi olarak değiniliyor. Binbir
Gece Masalları'nın en az üç yerinde eşcinsel aşkın mı, heteroseksüel
aşkın mı tercih edilmesi gerektiği tartışılıyor. Tasavvufi gelenekten
gelen şairlerin transgendered ve homoerotik davranış biçimlerine
yönelimleri sır değil. Mevlana?nın eserleri gibi dünya edebiyatının en
güzel erkek aşk şiirleri ilhamlarını bu gelenekten alıyorlar. SEKSİ
GONDOLCULAR Avrupa'da rönesans dönemi de yaygın eşcinselliğin çağı
olmuş. Çoğu soylunun kendi cinslerinden gözdeleri varmış. Londralı
tüccarlar ve aktörler, Venedikli berber-cerrahlar ve gondolcular,
Cenovalı matbaacılar, işçiler, hizmetkarlar ve denizciler, yani
toplumsal yelpazenin her kesiminden erkekler birbirleriyle seks
yapıyorlarmış. Ünlü ressam Donatello, çıraklarını "yeteneklerinden
çok güzelliklerine bakarak" seçermiş. Dini nedenlerle seksten uzak
dursa da Michelangelo'nun erkeklere hissettiği platonik tutkuyu herkes
bilirmiş. Araştırmaların gösterdiğine göre Amerika?nın yerli
toplumlarında da eşcinsel ve transgender gelenekler yaygınmış. Hem
kadınların hem erkeklerin yaptıkları eşcinsel evlilikler, erkek gibi
giyinen ve davranan kadınlar, kadın gibi giyinen ve davranan erkekler
çokmuş. Gay travestiler ise kabilenin şamanları ya da şifacılarıymış.
Evlenmeyi, çocuk doğurmayı reddeden Yukon'daki kızlar erkekler gibi giyinir
ve avlara katılırlarmış. Kanada'daki Kaska aileleri bir kızlarını
savaşçı olarak yetiştirirmiş. Bu kız cinsel deneyimlerini sadece
kadınlarla yaşarmış. ŞEFTALİYİ PAYLAŞMAK Araştırmalara göre Afrika'daki
yerliler de evreni siyah-beyaz, kadın-erkek, iyi-kötü kutuplarından
oluşmuş olarak algılamıyordu. Bir kişi için "doğal"olan
ruhların o kişiye ne anlattığıydı. Yaşlı bir yerlinin deyişiyle:
"Bizim için insan, doğa ve düşleri onu nasıl yaptıysa öyledir. Onu
olmak istediği gibi kabul ederiz." Günümüz Amerikan yerlisi
kökenli eşcinsel ve transgendered kişiler de, tarihlerinden güç
aldıklarını gizlemiyorlar. Apaçi ve İskoç-İrlandalı melezi Gary Bowen,
"Transgender?lığım bana Ruh tarafından verilen kutsal bir dürtü;
beyaz tıp tarafından keşfedilmiş bir nevroz değil. Atalarımın yolunda
yürüyorum?"diyor. Eşcinselliğin Çin?de belgelenmiş uzun bir tarihi
var. "Savaşan Krallıkların Vakayinamesi'nde, önemli şahsiyetlerin
eşcinselliklerini açıkça ortaya koyan çok sayıda biyografi yer alıyor.
Örneğin Vei Dükü Ling ve bakanı Ni Xia arasında duygusal bir ilişki
varmış. Bir gün meyve bahçesinde dolaşırlarken Ni ağaçtan şeftali
koparıp ısırmış. Lezzetli bulduğu şeftalinin kalanını düke ikram etmiş.
Erkekler arasındaki eşcinsel aşktan söz ederken yaygın biçimde
kullanılan "paylaşılan şeftali aşkı" sözü bu hikayeden
geliyor. Tarihçi Vivien W Ng, resmi tarihin ünlülerin eşcinsel
yönelimlerini gizlemediğini yazıyor. "Eski Han Tarihi'nden son
imparator Aidid'in birçok erkek sevgilisi olduğunu ve bunlardan Dong
Xian?a düşkün olduğunu öğreniyoruz. Bir gün Dong başı imparatorun
omzunda uyurken, imparatorun bir ziyaretçisi gelmiş. İmparator
sevgilisini uyandırmamak için elbisesinin kolunu kesmiş. Bu hikayeden
de eşcinsel aşk için kullanılan diğer edebi ifade doğmuş: Duanxiu
(kesik yen). Günümüzde Uganda?daki Langolar, Kenya'daki Muruslar, Güney
Zambiya'daki İlaslar ve Güney Afrika'daki Zulular gibi pek çok Afrika
kültüründe eşcinsel ve transgendered erkekler ruhani görevliler.
16-19'ncu yüzyıl arası Afrika kıtasından getirilen çoğu Yoruba dinine
mensup 12 milyon Afrikalı için kullanılan en az 25 terim var. Örneğin
"adodi" kelimesi eşcinsel, biseksüel ve transgendered
erkekler için; "alakuata" kelimesi ise lezbiyen, biseksüel ve
transgendered kadınlar için kullanılıyor. BÜTÜN MUTLULUKLARIN MERKEZİ
Bugün Sudan'ın güneybatısı, Demokratik Kongo Cumhuriyeti?nin kuzeyi ve
Orta Afrika Cumhuriyeti'nin güneydoğusundaki Azandeler, 20'nci yüzyıla
kadar kuşaklar arası bir homoerotizm yaşamış. Azande kadınları da,
erkekleri de yoğun bir eşcinsel erotizme sahiplermiş. Lezbiyenler
özellikle prenslerin saraylarında yaşayan kadınlar arasından
çıkıyormuş. Ağaç kökünden üretilen bir penis kullanırlarmış.
Lezbiyenliğin büyüsel çağrışımları varmış. Çinli budist rahibeler
arasında da lezbiyen ve trangender davranışlar çok yaygınmış. 16'ncı
yüzyıldan sonra kurulmuş olan On Kız Kardeş Budist Rahibe Topluluğu,
heteroseksüel evliliğe direnişi, tutkulu dostluğu ve lezbiyen ilişkiyi
benimsemiş; eşcinsel evlilik törenleri düzenlemiş. 19?ncu yüzyılda
Güney Çin'in Guandong eyaletinde binlerce kadın, rahibe toplulukları
kurarak ilişki kurmuşlar ve asla bir erkekle evlenmeyeceklerine dair
Tanrıça Yin?e ant içmişler. Erken dönem Budizm'indeki Hint kökenli
"cataka" hikayelerinde Buddha?yla öğrencisi Ananda arasındaki
sevginin de, eşcinsel ilişkiyi işaret ettiği söyleniyor. İki yakışıklı
brahman olan Buddha ve Ananda?nın birbirlerinden ayrılmamak için
evlenmedikleri biliniyor. Hinduizmin bir kolu olan tantra geleneğinde
de kadın cinselliğine çok değer veriliyor ve lezbiyenliğe dinsel
kutsallık tanınıyor. Kadınlık organı bütün mutlulukların merkezi olarak
görülüyor. Bhubanesvar'da bulunan bir heykel biri diz çöken, diğeri
ayakta duran ve tanrısallığını gösterecek şekilde sağ elini havada
tutan iki kadını tasvir ediyor. Diz çöken kadının yüzü, ayaktaki
kadının venüs tepesinde olarak görünüyor.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder