Beyaz Ölüm Kuşları |
Sonra bir gün anneler de ölür Böcekler ve kertenkeleler ölür Boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca Sivrisinekler ve kağıttan kayıklar ölür Sonra o gün çocuklar da ölür Biz hepimiz önce küçük bir çocuktuk Sonra büyüdük hepimiz çocuk olduk Balçıktan bir külçe olan dölleri En iri elleriyle kepçeliyen Ve biçimliyen Ve hep önce kendidiyle biçimliyen O dehşetli yontucuyu Doğumu ve gebelik sanatının bütün hünerlerini Sütten bir mermere eşsiz bir incelikle işliyen Anneyi o usta nakkaşı Unutmadık Önce anne doğurdu çocuğu acıya Sonra çocuk acıya anneyi ve ölümü kattı Sonra herşey ve herkes çocuktan var oldu Geçti sarp kayalardan aştı nice dağlar İçti ağulu sütünü hayat denen annenin Sıkıntının kutsal kabında yıkadı ellerini Hüznü kuşlara dağıttı unutmasınlar diye onu Acıyı gömdü toprağa gayrı açar mezarlık çiçekleri Böyle vardı bir ırmak kıyısına Anne bir tedirginliktir nerede olsa Bağırgan bir karmaşadır onun sesi takılır gibi eski bir gıramafona titrek bir iğne - bu ayıp bu günah bu çok ayıp günay -el ne der sonra ayak ne der bırakmaz çoçuğu çocukça yaşamıya ama bir gün anneyle de hesaplaşılır çocuk yalnız annesine yaşar çocukken anne yalnız çocuğuna yaşamaz anneyken bölüşür anneliği babanın kasığında çocuğun bakışında çelişkidir büyüyen ağlamak bir soru olur sevginin yarım payında -ah baba niye baba ve bir gün babalar ölür tanrı bir ürpertidir çocuğun yüreğinde her tanrı biraz baba gibidir yiğit ve erkektir çocukları koruyan umacılar ve peri masallarının korkulu padişahı çünki tanrıyı yaratan ve öldüren şeyler aynıdır vurunca acının ilk gölgesi yaratır kuşkuyu acının padişahı elbette zalim olur ve bilincin duvarına çarpınca şaşkınlığı bir soru önce acıya sonra acıya uzanır -hey tanrı hani tanrı böylece o gün tanrı da ölür şimdi annenin yüreğinde ışıyandır sevginin ıslak soluğuyla örgülü tapınak bir gün bir kalem bir hokka içindeki kana bulaşır akıtır mürekkebini sevda denilen papirüse hani ki bir kuş gelir bir tapınağın duvarına yuva yapar çökertir tapınağı daha bir güzelleşir yuva işte artık ne anne ne tapınak yıkılır gözyaşlarının sığınağı da sonra bir gün anneler de ölür gerilir gıcırtısı bir tüfek tetiğinin öfke yalnız tekliği besler büyür çocuk çocuk büyür sesi nemli yine elleri yine soğuk hayat sığmıyorsa gövdene yüreğini sığdır çocuk nemli bir sesi sığdır o gittikçe nemlenen çocuk çocuk sana bir dost gerek işte yeniden giyiniyor kendini çocuk bir çiçek gibi kopardı başkalarına uymıyan yanlarını kendini üstlemişsin var olmak için susmalar köprü çocuk çocuk sana bir aşk gerek sen iyilikler ve güzellikler uzmanı suskunun gizemli sabrı bir teraziyi en iyi kullanan iğnenin ve ipliğin mercek gözlü büyücüsü karnaval gecesinin eğlentisiz parmak çocuğu ey hayat canbazı ey ip şaşkını ezberle o incecik tel üzerinde hayatı dengeliyen asayı: aşkın ve dostluğun ayrımı yoktur çocuk ikisini de doğuran şey aynıdır bir kuşa bakarken hüzünlendiren, bir güle baktıkça yürek kanatan, bir yüreği açmadan solduran, bir kadınla yatarken çocuk gibi ağlatan, uyuz bir kedi gördükçe kanı kudurtan, suyu yüz derece sıcaklıkta donduran, anneyi üreten babayı çoşturan çocuğu güldüren, seni izmirlere çılgın gibi koşturan, bir vagon penceresinden şaşkın baktıran, bir mektubu ısrarla bekleten, umudu dalında çürüten, acıyı dayanılır kılan bir çıbanı irinle onduran aşka merhem sürdüren güneşsiz bir gök gördükçe öldüren öldüren öldüren. Sevgi: tragedyanın kaynağı yaşamın kökeni insanı Var kılan umut Ah nasıl ayrılır aşk ve dostluk birbirinden Can canı sever ötesi yok bunun çocuk Ölümü ve ölümün ölümsüzlüğünü Sevgiyi ve sevginin ölümsüzlüğünü Ah elbette aşktır dostluğu mayalayan Ama kim anlatabilir bu parmak çocuğa Bir dostla bir sevgili arasındaki ayrımı Hayır'lara evet'lerle direten Çirkini öptüren kötüyü sevdiren Aşkı sevgiliyle değil kendinle yorumla Kim ki kendini açığa komaktan korkmaz O saygın bir insandır Herkes kendi yorumunun cellatıdır biraz da Böylece lady chatterley de sevilir giovanni de Böylece lady chatterley ve giovanninin sevgilisi de Elbette her aşk yalnızca kendine sorumludur Ama elbette her aşk kendine sorumlu olunca bir gün aşk da ölür ve başlar sıkıntısı kuralsız bir çelişkinin yapışkan bir sevişmenin sancısı doldurur boşlukları ve tutku aç bir güve gibi kemirirken sevdayı dölün pasıyla bulanırken sevginin beyazlığı ah şimdi kim inandırabilir bu eski çocuğa aşkın ve dostluğun varlığını bir gün ansızın yiter dostalar ve sevgililer etin ve kemiğin sıcaklığıyla solar sevdalar işte o gün her şey ölür şimdi bu yüreği nerelerde beslemeli bütün saksıları kırılıyorken güneşin büyüsüyle ve ölümler ilençliyorken en masum sevinçleri ve her sevgi kendisiyle çelişiyorken şimdi bu nasıl doğmaklar olur yeniden beyazlara ama şimdi kim kandırabilir sizi bir ölünün hayat kokan ağzını öpmek için. |
Arkadaş Zekai Özger |
1 Mayıs 2014 Perşembe
Beyaz Ölüm Kuşları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder