ZEKA,
Zeka Konusundaki Son Gelişmeler-I Yaşam Boyu Öğrenme ve Başarıda Zekanın Rolü
Özet Çeviri: Adnan Erkuş*Zeka çevreyi seçme, onu biçimlendirme ve ona uyum için gerekli olan zihinsel yeteneklerdir. Bu nedenle, "zeki" diye nitelenen bir davranış, bir çevresel bağlamdan diğerine değişebilmesine rağmen, bu davranışın altında yatan zihinsel süreçler değişmez. Fakat, bununla birlikte, bu süreçlere başvurmada bireyin yeteneği, bulunulan bağlamdan bağlama farklı olabilir.
Zeka ile ilgili olarak 1921 yılında yapılan bir taramada o güne kadar önerilen tanımlarda en yaygın unsurlar olarak; a) üst düzeydeki yetenekler (soyut muhakeme, zihinsel temsil, problem çözme ve karar verme gibi), b) öğrenme yeteneği ve c) çevreye uyum; 1986 yılındaki taramada ise, a) üst düzeydeki yetenekler, b) kültüre bağlı değerler ve c) icra (executive) süreçlerinin yer aldığı saptanmıştır. Çoğu tanımda en önemli tema, çevresel bağlama uyumdur. Ancak, insanlar çevreye hemencecik uyum yapmazlar: Çevrelerini biçimlendirir ve yeni bir çevre seçerler.
Bana göre, zeka; herhangi bir çevresel bağlamı seçme, biçimlendirme ve uyum için gerekli olan zihinsel yeteneklerdir. Bu tanıma göre, zeka çevreye tam olarak bir tepki (reactive) değil, fakat aynı zamanda, onu biçimlendirme etkinliğidir (active). Bu da, insanların olaylarla başa çıkmada esnek tepki verme fırsatına sahip olduğunu ileri sürmektir. Çevresel bağlam zaman içinde değiştiği için, onu seçme, biçimlendirme ve uyum, çocuklukta başlayıp yaşam boyu devam eden bir öğrenme sürecini içerir. Bu anlamda zeka, yaşam boyu öğrenmenin anahtarıdır.
Yaşam boyu zeka, en az iki işleve sahiptir: a) içsel bütünlüğü (coherence) ve b) dışsal uygunluğu (correspondence) oluşturmak. İnsanlar, dışsal uygunluğu, fenomene ilişkin inançları gerçeğe sadık olduğunda (o fenomeni gerçekten anladıklarında) başarırlar. Örneğin, çok sıcak bir nesneye dokunmuşsak, elimizin yanabileceğini anlarız. İçsel bütünlüğü ise, bir fenomene ilişkin bilgi ve inançlarımız birbiriyle tutarlı bir şekilde bağlantılıysa başarırız. Örneğin, ateşin sıcak ve tehlikeli olduğunu, pişirmede kullanıldığını vb. anlamışsak; yani inançlarımız birbiriyle uyumlu ve biri diğeriyle çatışmıyorsa yüksek bir iç bütünlüğe sahiptir.
Bu görüşe göre, bireyler, dünyayı bir testin zekayı test etmesinden daha fazla test ederler. İnsanların inançları bir geçerlik ölçüsüne (dışsal uygunluk) ve bir güvenirliğe (içsel bütünlük) sahiptir. Kişi ne kadar zekiyse, o derece yüksek dışsal uygunluk ve içsel bütünlüğe sahiptir.
Zekayı TanımlamaÇevresel bağlamZekanın çevreyle ilişkisinde bu bağlam; fiziksel, biyolojik ve kültürel ya da bunların bir etkileşimi olabilir. Örneğin, bilgisayar gibi kültürel araçlar (artifact) çevreye uyumu kolaylaştırabilir; ancak aynı araç bir birey için çevre bakımından dostça, başka bir birey için de düşmanca kabul edilebilir. Bu bakımdan çevresel bağlama uyumdan çok, onu seçme ve biçimlendirme daha önemli olabilir. Çevresel bağlamı çözümleyen zeki bir kişi, onun bazı yönlerini reddetme ve değiştirmeyi denemeye ya da başka bir çevre bulmaya karar verebilir. Çok daha yaratıcı ve pratik olan zeki kişilerin çoğu, sadece kendileri için değil, başkaları için de çevreyi değiştirenlerdir.
Araştırmacıların zeka, zeki davranış ve test edilen zekayı birbirlerinden dikkatli bir şekilde ayırmalarına gereksinim vardır. Zeki davranış, bir çevresel bağlamdan diğerine çok farklılaşabilir; hatta bu, çok radikal de olabilir. Bir davranış bir kültürde zeki olarak tanımlanırken, diğerinde aptalca nitelenebilir; ancak, her iki durumda da işleyen zihinsel süreçler gerçekte aynı olabilir. Zeka, kendini farklı bağlamlarda farklı davranış biçimlerinde sergileyen temel (core) zihinsel süreçlere sahiptir. Örneğin, öğrenme yeteneği, herhangi bir çevresel bağlamda önemlidir; fakat, öğrenilecek şey (hem açıklanan -declarative- hem işlemsel bilgi anlamında), bir çevresel bağlamdan diğerine radikal olarak farklı olabilir. Karmaşanın çoğu, zeki düşünme ile zeki davranışın birbirine karıştırılmasından ortaya çıkıyor olabilir. Aynı zihinsel süreçler, farklı çevresel bağlamlarda, görevlerde ve özel durumlarda çok farklı davranışlar ortaya çıkarabilir. Temel zihinsel süreçler arasında; a) problemin varlığının farkında olma, b) problemin doğasını anlama, c) problemi çözmek için bir strateji oluşturma, d) probleme ilişkin bilgiyi zihinsel olarak temsil etme, e) problemi çözmedeki zihinsel kaynakları harekete geçirme, f) probleme ilişkin bir çözümü takip etme (monitoring) ve g) probleme ilişkin çözümü değerlendirme vardır.
İnsanlar zeki davranışı tüm durumlarda davranışsal olarak aynı şekilde ortaya koymayabilirler. Bunun nedenleri şunlardır: a) Zihinsel süreçler zihinsel temsil üzerinde işler; bu bakımdan ikisini birbirinden ayırmak güçtür. Bu zihinsel süreçleri uygulamak alandan alana değişir: Kimi sözel, kimi sayısal gibi. b) İnsanlar zihinsel süreçlerini farklı alanlara uygulamada farklı güdülenmelere sahiptirler. c) Zihinsel süreçleri davranışa dönüştürmeye karar verme bağlama göre değişir.
Zihinsel süreçler hemen daima sergilenen davranışlara bakarak değerlendirilir. Bu süreçlere ilişkin sonuçları davranışlardan çıkarırız; fakat bu çıkarımlar her zaman doğrulanmaz. Örneğin, bir zeka testindeki düşük performans, zayıf bir bilgi işlemeyi yansıtabilir; ancak, aynı zamanda test kaygısını, güdü eksikliğini, dikkatsizliği vb. de yansıtabilir.
Bir çevresel bağlamı amaçlı bir şekilde seçme, biçimlendirme ve uyumun gerekliliğiProblemin varlığının farkında olma vb. gibi zihinsel süreçler kültürden kültüre değişebilir. Zihinsel yetenekler, belki de, çocukluktan itibaren çevreyle geçirilen yaşantılarla genlerin etkileşiminin bir sonucu olarak gelişmektedir. Örneğin, otoriter toplumlarda insanlar yaşamlarını sürdürebilmek için zeki davranışlarını gizleyebilirler. Aslında bu davranışı gizleme de zekanın bir parçasıdır. Bu bakımdan, zeka konusunda zihinsel temsil ve işleme, davranıştan çok daha önemli ipuçları sağlar.
Zeka konusunda bugüne kadar genel olarak, başarı ya da başarısızlığa yol açan akademik yordayıcılar ve ölçütler üzerine yoğunlaşan bir "kapalı sistem" yetenek bandı yaratılmıştır. Bilindiği gibi, zeka testleri özellikle ABD'de çok önemli bir yere sahiptir: Bir çok okul, öğrenci alırken zeka puanlarını ölçüt almaktadır. Bu durum, uyum (zeka) için gerekli olanla olmayanı karıştırmamıza yol açmış olabilir. Oysa, yüksek zeka testi puanlarına sahip olmayan çoğu insan, yaşamda ve okulda başarılı sonuçlara ulaşabilmektedir. Bir yeteneği "zeka" olarak tanımlamanın ölçütleri (her hangi bir çevresel bağlamın seçimi, biçimlendirilmesi ya da uyum için); problemle ilgili olarak farkında olma, onu tanıma, çözmek için strateji oluşturma gibi süreçler olmalıdır. Aksi halde, ABD Başkanlarının hep uzun boylu olmasından hareketle, uzun boylu olmayı zekanın bir yordayıcısı olarak kullanmak daha uygun (!) görünmektedir.
Kendimizi hep zihinsel yeteneklerle de sınırlamamalıyız. Öte yandan, görmek, işitmek, koklamak ya da tatmak için gerekli olan "fiziksel" yetenekler de vardır.
Alternatif Zeka Kavramları* Son yıllarda gündeme gelen, duyguları düzenlemek ve anlamak şeklinde ifade edilen "duygusal zeka"yı (Goleman, 1995) ölçebilen testler yapılmalıdır. Duygusal yetenekler, her ne kadar davranışa dönüştürülmeleri çevresel bağlama göre farklılık gösterseler de, evrensel görünmektedirler. Başka çalışmalara da gereksinim olmasına rağmen, araştırmalar göstermektedir ki, bu yetenekler, ölçülen geleneksel zekadan farklıdırlar. Üzerinde durulması ve kanıtlanması gereken şey, bu yeteneklerin çevresel bağlama uyum için gerekli olup olmadıklarıdır; bu da, yapı geçerlemesini gerektirmektedir.
* Gardner'ın (1983) "çoklu zekalar" görüşündeki müzik ve bedensel zeka (bodily-kinesthetic intelligence) geçmişteki testlerde kullanılmadı. Ancak, özel olarak bu yeteneklerin, çevreyi seçme, biçimlendirme ve uyum için evrensel anlamda gerekli olmadığı söylenebilir.
* Üç-aşamalı (triarchic) zeka kuramındaki (Sternberg, 1985) pratik zeka uzun zamandır çalışılmış ve yapı geçerliği kanıtlanmıştır. Pratik zeka, geleneksel testlerle ölçülen analitik zekadan görece bağımsızdır ve okul ile iş başarısını varolan testlerden daha iyi şekilde yordar. Yaratıcı zeka da analitik zekadan farklıdır. Ancak, yaratıcı zeka, varlığı açıkça gösterilmekten çok, bir "aday" zeka durumundadır.
* Sosyal zeka ise (Keating, 1978; Cantor ve Kihlstrom, 1987), özellikle sözel olmayan iletişim becerileri ile bireyin kişiler arası etkileşimde sahip olduğu becerileri kapsar.
* Geleneksel testlerle ölçülen "akademik yönelimli zeka" (ki, özellikle analitik zeka), yaşam boyu önemlidir. Akademik yönelimli zeka bilgiyi hatırlama, onu değerlendirme ve onun önemliliğine karar verme yeteneklerini kapsar.
Okul ve Yaşam Boyu Öğrenme ile İlgili ZekaÖğrenme yeteneği, tüm zeka tanımlarının merkezinde yer alır. Ne yazık ki, öğrenme ile zeka arasındaki ilişkiyi araştıran ilk çalışmalar, bu ilişkinin ya çok az ya da hatta negatif olduğunu bulmuşlardır. Sonraki çalışmalarda, öğrenme ve zekayı ölçen testlerde bir tanımsal yanlılık olduğu görüldü.
Araştırmacılar, "akıcı" (fluid) zekanın genellikle yaş ile birlikte düştüğünü ve "kristalize" (crystallized) zekanın yükselmeye devam edebildiğini ya da en azından düşmediği üzerinde hemfikirdirler (Horn, 1986 ve 1994). Baltes, Dittmann-Kohli ve Dixon'a (1984) göre, insanlar yaşlandıkça yeteneklerini iyi kullanmayı ve kaybettikleri yetenekleri ödünlemeyi öğrenirler.
Üç-Aşamalı İnsan Zekası Kuramı (Sternberg, 1985) analitik, yaratıcı ve pratik (uygulamaya yönelik) yetenekler üzerine kuruludur. Bu yetenekleri ölçebilmek için üç tür çoktan seçmeli (sözel, sayısal ve şekilsel) ve üç açık uçlu madde kullanıldı (Triarchic Abilities Test: Sternberg, 1993). Test, geleneksel testlerden daha geniş yetenekleri ölçtüğü için olsa gerek, bir genel faktör gözlenmedi. Analitik bölüm, geleneksel yetenek testleriyle yüksek bir korelasyon gösterdi; onu, sırasıyla yaratıcı ve pratik bölüm izledi. Daha sonraki yapılan çalışmalar, çevreyi seçme, biçimlendirme ile uyuma ve yaşam boyu başarıya destek sağlamıştır. Yaratıcı ve pratik yeteneklere sahip olanlar, varolan sistemin dışına çıkabilenlerdir.
Yukarıda yaptığımız zeka tanımı, yaşam boyu öğrenmede zekanın rolü konusunda bize çok yardımcı olabilir.
netik çalışmalarına verildiğinden, bu çalışmaların sonuçlarının zekanın genel bilişsel beceri kavramının bakış açısından olması şaşırtıcı değildir. Birkaç yıl önce varılan ortak kararla genel bilişsel becerilerde gözlenen bireysel değişikliklerin %50 sinin genetik değişkenlikler ile açıklanabileceği sonucuna ulaşıldığından, davranışsal genetik model, zekanın psikolojik teorilerine yer sağlayacak şekilde bir gelişim göstermemiştir. Her ne kadar IQ daki bireysel değişikliklere etkili önemli genler tanınmış olsa da bu etkenler değişkenliğin yalnızca yarısını açıklayacak değerdedir. Bu güne kadar, davranışsal genetik araştırmalar genel bilişsel etiolojide becerileri adres göstermişlerdir. Psikolojinin diğer alanları insan becerilerinin çok boyutluluğunun farkında iken, davranışsal genetik alanı genel bilişsel becerilerin imparatorluğunda kendini adamış bir asker olarak kalmıştır. Her ne kadar genel bilişsel becerilerin genetik geçişi ile ilgili buluşlar güvenilir ve bir sonuca götürücü olsa da genel bilişsel beceriler insan becerileri alfabesinde sadece bir harf olarak gözükmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder