6 Mayıs 2014 Salı

OZA' DAN


OZA' DAN

Sıkıntılı, yorgun ve bitkin, bir gece yarısı tam çekilme 
vakti denizin,
Tuttum yaratıcılığı övdüm, Oza’dan söz ettin dostlarıma.
Birden bir kuzgun belirdi, kesti yarıda sözümü;
Çakmak çakmaktı gözleri ve korkunç kara,
Dedi kuzgun : ”Kim ipler be bunları.”
“Ey kuş ” diye bağırdım, “inan, yıkıyor beni senin
bir insan yerine kuş olman
Katılsaydın bu mutlu işte bize
katılsaydın ikiye bölmeye yeryüzünü.”
Dedi kuzgun : ”Kim ipler ve bunları”
“Neler olmazdın, düşün birkez, büyük akıl hocası,
deneyci ve makinaların tanrısı
Tunç içinde yaşardın ey büyük yaratıcı, 

gözbebeği dünyanın düşün bu yüce şansı !”
Dedi kuzgun : ”Kim ipler ve bunları”

“Dev makinalar yapardın,

kurardın demokrasiyi ne güzel işlerdi ya hani
Kurtarırdın gereksiz kral ve kraliçelerden dünyayı
yok edip fosilleri...”
Dedi kuzgun : ”Kim ipler ve bunları”
“Ya da bir gün,” dedim 

“uzaklarda ufacık bir kulüben olurdu da
İncecik parmaklarıyla kirazlar yedirirdi bir kız sana
Öylesine bir yer, övgüden, yergiden uzak.”
Dedi Kuzgun : “Gel bırak budalalığı, 

sensin, varsa eğer yeryüzünün tek tutsağı
Özgürsün, 

ama yok özgürlüğün özgür görünsen de şimdi
Yarışa kalkmışsın son hızla, o güçlü arabasıyla, 

ama bak direksiyonu yok ki
Oza, Roza yada bilmem kim yosması
- Ve bütün bu değişimler, ne baş belası.
Toz, toprak, çamur olacaklar günün birinde
Yaşam kısa, öyleyse kim ipler be bunları”

Nasıl anlatabilirim şu şom ağzıyla 
Yalnızca ilençli sözlere açık olmadığını ağzımızın
Capcanlı dudaklarımızın güzelim dudaklara
Ve serin sularına da değeceğini bir ırmağın

Yaşamak ne büyük mucize
Ama nasıl anlatırsın bunu yaşamaksızın birine

Belki de anlatırsın, ama kim ipler bunları be




Andrey VOZNESENSKİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder